-
Ekim, 22 2024
Hastanemiz Ortopedi ve Travmatoloji kliniğinde; konusunda deneyimli uzman hekim kadromuz ile kas iskelet sistemindeki doğumsal ve edinsel hastalıkların hastanemizdeki diğer kliniklerle işbirliği içinde, hastalarını bütünsel olarak inceleyerek, ileri teknolojinin tüm imkanlarından yararlanarak teşhis eder, hastaya en uygun medikal ve cerrahi tedavi bilimsel düzeyde planlanarak uygulamaktadır.
Hastalarımıza tedavi planları ile ilgili olarak tüm süreç doktorlarımız tarafından ayrıntıları ile bilgilendirilmektedir.
Ameliyat sonrası erken dönem egzersiz programı fizyoterapistlerimiz tarafından uygulanmaktadır.
Ortopedi ve Travmatoloji günümüz teknoloji ve bilimsel ilerlemenin ışığında en hızlı gelişen, değişen ve hatta kapsamı artan bilim dalıdır.
Hastalarımızın tedavisinde yaklaşım ve ameliyat yöntemleri sürekli güncellenmektedir. Amaç, hastalarımızı en kısa sürede ve sorunsuz olarak günlük yaşamına döndürmektir.
Siyatik
SİYATİK NEDİR?
Siyatik, birçok kişinin ağrısını yaşamakta olduğu ve sık karşılaşılan bir sağlık problemidir. Siyatik olarak tanımladığımız durum, sırtımızın alt bölümünden kalçalara doğru inen siyatik sinirin izlediği yol boyunca yaşanan ağrının adıdır. Genellikle omurgadaki fıtıklaşmış diskler ya da omurga kanalının daralarak sinire baskı yapması nedeniyle oluşur.
Yaşanan ağrı oldukça ciddi bir ağrıdır ve ağrı ile birlikte bacak güçsüzlüğü, idrar ve gaita kaçırma problemleri yaşamakta olan hastalar genel olarak cerrahiye adaydır.
Siyatik Belirtileri Nelerdir?
Siyatiğe Neden Olabilen Sebepler Nelerdir? Neden Siyatik Oluruz?
Doğuştan Kalça Çıkığı (Gelişimsel Kalça Displazisi)
Gelişimsel Kalça Displazisi (Doğuştan Kalça Çıkığı)
Gelişimsel kalça displazisi (GKD), kalçayı oluşturan yapıların anne karnında oluşumları esnasında normal olup, sonradan çeşitli nedenler ile yapısal bozulma gösterdiği dinamik bir durum ve ortopedik bir sorundur. Kalça çıkığında femur başı yanlış pozisyonda konumlanmıştır. Bebeklerde ve küçük çocuklarda kalça ekleminin düzgün şekilde gelişmemesi sonucunda ortaya çıkar. Kalça çıkığı her zaman doğumsal olarak ortaya çıkmayabilir, bu nedenle doğuştan kalça çıkığı yerine günümüzde “gelişimsel kalça displazisi (GKD)” terimi kullanılır.
Çocuk büyürken çeşitli etkenlerin varlığında kendiliğinden düzelebilmekte ya da az bir olasılıkla daha da kötüleşebilmektedir. GKD’nin çok büyük bir bölümü erken tanı sayesinde, ileride bireyin hayatına olumsuz hiçbir etkisi olmayacak şekilde, tam olarak tedavi edilebilmektedir. Uygun tedavi alınmadığında, bu durum toplumda toplam sağlıklı yaşam günü ortalamasının düşmesine, sosyal güvenlik kurumu yükünün artmasına ve ciddi iş gücü kayıplarına neden olmaktadır.
GKD; genellikle erken çocuklukta rutin taramada fark edilir.
Yenidoğan döneminde fizik muayene çok önemlidir.
Yenidoğan döneminde (3-4 hafta) tüm bebeklerin kalça çıkığı açısından muayenelerinin yapılması, anormal bir bulgu varlığında ya da risk faktörlerinden herhangi birinin olması durumunda ileri tetkik ve muayene için ortopedi kliniğine sevk gerekmektedir.
Genel Önlemler
Hiçbir etkili önleyici yol bulunmamaktadır.
Erken tespit en önemlisidir.
Kalça displazili hastalar doğumda çocuklarını dikkatli şekilde muayene ettirmelidir.
Risk faktörleri
Belirtiler ve Bulgular
Yaşamın ilk birkaç yılı boyunca hiçbir semptom ortaya çıkmamasına rağmen; görülebilecek belirtiler:
Tanıda – Ultrasonografi
Bebeklerde Kalça Ultrasonu: Ultrasonografi, erken bebeklik döneminde gelişimsel kalça displazisinde (GKD) tanısal bir araç olarak kullanılmaktadır.
Bebeklerde Kalça Çıkığı Tedavisi
Erken dönemde rahatsızlık teşhis edildiyse, tedavi ameliyatsız yapılabilir.
İlk 6 ayda; sadece atel ve basit bazı önlemlerle tedavi
6 aydan büyük bebeklerde; genel anestezi altında cerrahi işlemle tedavi (çıkık femur başı yerine yerleştirilir). Sonrasında alçı uygulaması gerekir. Tedaviden sonra hasta takibe alınır ve olası bir olumsuz durumda müdahale edilir.
Tedavi ilk 6 ayda yapılırsa tamamen iyileşme oranı %100’e yakındır.
Spor Yaralanmaları
“Spor yaralanması” terimi, en yaygın olarak spor veya egzersiz sırasında meydana gelen yaralanma türlerini ifade eder, ancak bunlar sporcularla sınırlı değildir. Spor yapmasalar bile fabrika işçileri tenisçi dirseği, boyacılar omuz yaralanmaları ve bahçıvanlar tendinit hastalığına yakalanabilirler. Ancak nihayetinde “spor yaralanmaları” aktif bireylerde meydana gelebilen durumları ifade eder. Bu sağlık konusu, kas-iskelet sistemini etkileyen en yaygın spor yaralanmaları türlerine odaklanmaktadır. Kas-iskelet sistemi, vücuda stabilite sağlayan ve hareket etmeyi sağlayan kaslar, tendonlar, bağlar, kemikler ve diğer dokulardan oluşan bir ağdır.
Unutulmamalıdır ki; spor veya egzersiz yaparken bazen olumsuz olaylar meydana gelse de çoğu fiziksel aktivite neredeyse herkes için güvenlidir ve sağlık yararları risklerinden çok daha fazladır.
Spor Yaralanmaları Kimlerde Görülür?
Yaralanma türü, katıldığınız aktivite türüne, yaşınıza ve cinsiyetinize bağlıdır. Herkes herhangi bir spor yaralanmasına maruz kalabilir, ancak çeşitli faktörler yaralanma riskini artırabilir. Spor yaralanmaları için risk faktörleri şunları içerir:
Spor Yaralanma Türleri
Spor yaralanmaları akut ve kronik yaralanmalar olmak üzere iki geniş kategoriye ayrılır. Akut yaralanmalar, bir kişinin düşmesi, bir darbe alması veya bir eklemin bükülmesi gibi aniden meydana gelirken, kronik yaralanmalar genellikle vücudun bir bölgesinin aşırı kullanımından kaynaklanır ve zamanla kademeli olarak gelişir. Akut yaralanmalara örnek olarak burkulmalar ve çıkıklar; bazı yaygın kronik yaralanmalar ise koşucu bacağı (shin splint) ve stres kırıklarıdır.
Bazı durumlarda, aşırı kullanım yaralanmalarından kaynaklanan aşınma ve yıpranma, akut yaralanmalara da zemin hazırlayabilir.
Yaygın spor yaralanmaları arasında; omuz, dirsek, diz, bacak, bilek yaralanmaları sayılabilir. Sporcularda sık görülen kas-iskelet sistemi yaralanmaları arasında kırıklar, çıkıklar, burkulmalar, incinmeler, tendinit veya bursit yer alır.
Spor Yaralanmalarının Belirtileri
Bir spor yaralanmasının belirtileri, sahip olduğunuz yaralanmanın türüne bağlıdır. Akut bir yaralanmanın belirtileri şunları içerir:
Aşırı kullanıma bağlı kronik yaralanma belirtileri şunları içerir:
Spor Yaralanmalarının Nedeni
Spor yaralanmalarının birçok nedeni vardır. Düşme gibi kazalar, yeterince ısınmamak veya esnememek gibi egzersizle ilgili kötü alışkanlıklar, güvenlik ekipmanı eksikliği veya hasarlı veya yanlış aşınmış ekipmanlar kullanmak, iyi oturmayan veya yeterli desteği sağlamayan ayakkabılar giymek, bir egzersiz programına ani başlama veya vücudunuzun alışık olmadığı fiziksel aktivitede önemli bir artışa geçme gibi.
Akut bir spor yaralanmasının nedeni, vücut kısmının dayanabileceğinden daha büyük bir darbe kuvveti iken; kronik bir yaralanma tipik olarak aynı hareketi tekrar tekrar yapmaktan kaynaklanır. Bazen aşırı kullanım yaralanmaları, dokuları ve eklemleri bozabilir ve akut bir yaralanma için zemin hazırlayabilir.
Spor Yaralanması Nasıl Teşhis Edilir?
Bir spor yaralanmasını teşhis etmek için, hekim fiziksel bir muayene yapar. Ne olduğu ve hangi belirtilerin var olduğu hakkında sorular sorulur. Yaralanmanın türüne ve ne kadar şiddetli olduğuna bağlı olarak hekim görüntüleme testleri isteyebilir. Bir röntgen, CT taraması veya MRI, vücudunuzdaki yapıların durumunu ortaya çıkaracaktır, ve bu görüntüler spesifik yaralanmanızın anlaşılmasına, teşhis ve tedavi edilmesine yardımcı olacaktır.
Spor Yaralanmasının Tedavisi
Yaralanmanın türüne bağlıdır, ancak çok büyük olmayan yaralanmalarda genellikle ilk yardım olarak en geçerli yöntem “RICE”dir. Bu da; dinlenme, soğuk mobilizasyon, kompresyon, elevasyon şeklindedir. Evde dinlendirilerek, buz uygulayarak, sararak ve bölgeyi yükselterek fayda görülebilir. Daha ciddi yaralanmalar için, bir sağlık kuruluşuna başvurmanız ve rehabilitasyon için fizik tedavi görmeniz gerekebilir. Alçı, atel veya korse takmanız istenebilir. Bazı durumlarda ameliyat dahi gerekebilir. Yaralanmaya neden olan spora veya aktiviteye devam etmeden önce genellikle egzersiz ve diğer terapi türlerini içeren bir rehabilitasyon programı önerilir.
Spor Yaralanmaları Riskini Nasıl Azaltabilirsiniz?
Spor yaralanmalarını önlemeye yardımcı birçok yol vardır:
Spor Yaralanmanız Hakkında Hekiminize Ne Tür Sorular Sorabilirsiniz?
Eklemlerin Kireçlenmesi
Artroz, halk arasında “kireçlenme” diye bilinen bir hastalıktır. Eklemlerin kireçlenmesi osteoartrittir (OA). OA, eklemleri ve bu eklemlerin etrafındaki kemikleri etkileyen kronik bir hastalıktır. Geçmişte OA, eklemlerdeki aşınma ve yıpranma nedeniyle dejeneratif bir hastalık veya yaşlıların bir hastalığı olarak kabul edilirdi, ancak günümüzde yapılan araştırmalarla, aşınma dışında eklemlerdeki hasarı etkileyen bir iltihaplanma süreci olduğu, buna rağmen oluşan iltihaplanmanın diğer kireçlenme hastalıkları kadar büyük olmadığı bilinmektedir.
Osteoartrit, aşınmadan kaynaklanmasının yanı sıra travma veya diğer eklem hastalıkları (ikincil) sonucu da oluşabilir. Eklemler arasındaki kıkırdak, eklem aşındığında bir yastık görevi görür ancak bu kısım hasar gördüğü için eklemdeki kemik yüzeyleri birbirine çarparak ağrı, şişlik ve sertliğe neden olur.
Osteoartritte Meydana Gelen Kıkırdak Hasarı
OA hastalarının şikayeti eklemlerde, özellikle vücut ağırlığını taşıyan eklemlerde (diz veya kalça eklemleri gibi) ağrıdır. Ağrı esas olarak bu eklemler kullanılarak yapılan efordan sonra hissedilir ve istirahatle azalır.
Aktivite Sonrası Dizde Ağrı
Bazen sabah uyandıktan sonra eklemde 30 dakikadan kısa süren bir sertlik hissi olabilir. Bir süre hareket ettirdikten sonra bu sertlik düzelecektir. Taşındığında, bir krepitus “çatlama” sesi duyabilirsiniz. Bir süre sonra hastalık kötüleşebilir ve siz dinlenirken de ağrı hissedebilirsiniz. Ağrılı eklem çevresindeki belirli kısımlara yapılan baskı canınızı yakacaktır. Eklem hareketi de ağrı nedeniyle sınırlı olacaktır.
OA tanısını doğrulayabilecek bir laboratuvar testi yoktur, ancak sonuçlar genellikle hastanın semptomlarıyla tutarlı olmasa da radyolojik incelemeler (röntgenler) yardımcı olabilir. X-ışınları daralmış bir eklem boşluğunu gösterebilir, etkilenen eklem çevresinde küçük kemikler (osteofitler) ve skleroz (kireçlenme) oluşur.
Risk Faktörleri
Yaşlılık OA için bir risk faktörüdür. 70 yaşın üzerindeki hemen hemen herkes, değişen derecelerde ağrı ile bu OA semptomunu yaşar. 55 yaşından önce erkeklerde ve kadınlarda OA oranı benzerdir, ancak 55 yaş üzerinde kadınlarda daha fazladır.
Diğer risk faktörleri ise ailede OA öyküsü, fazla kilolu olmak, günde 1 saatten fazla çömelme veya diz çökme gerektiren işlerdir. Yük kaldırma, merdiven çıkma veya uzun mesafe yürüme çalışmaları da bir risk faktörleri arasında sayılmaktadır. Artrozun oluşmasına zemin hazırlayan en önemli faktörlerden biri kilo alımı ve obezite hastalığıdır. Kilo kontrolü açısından bir diyetisyenle görüşmek çözüm aşamasında fayda sağlayacaktır. Söz konusu uzman yardımıyla fazla kilolardan kurutulmak neticesinde, eklemlere binen yük de azaltılmış olacaktır.
Futbol, basketbol veya voleybol gibi bir eklemi travmatize eden sporlar da OA riskini artırır. Sekonder olarak OA’ya neden olabilecek bazı hastalıklar arasında romatoid artrit, gut, hemofili bulunmaktadır.
Tanı
Artroz tanısını koymak kolay olacaktır. Muayene olmanız ve bu esnada durumunuzu açıkça ifade ederek, yöneltilen soruları yanıtlamanız gerekecektir. Sağlık öykünüzü anlatırken, geçirilmiş kaza, yaralanma ve varsa olduğunuz ameliyatları iletmeniz önemlidir. Tanıda; röntgen grafisi ve röntgen grafisinin normal çıkabileceği erken artroz durumlarında gerekli görüldüğünde MRG (manyetik rezonans görüntüleme) yer alır. Kan testleri normaldir, fakat başka hastalıkları ekarte etmk adına yine de kan testlerinin yapılması gerekli olabilmektedir.
Tedavi
Esas olan öncelikli olarak, artrozun oluşumunun önlenmesidir, bu tedavinin ilk basamağı olarak düşünülebilir. Osteoartrit tam anlamıyla tedavi edilemez nitelikte olsa da şikayetler kontrol altına alınabilir, Bu anlamda hastalar her zamanki gibi hareket edebilir ve günlük aktivitelerini ağrısız bir şekilde gerçekleştirebilir. Bu hastalık genellikle yaşla birlikte kötüleşir. Bazı ilaçlar hasarı yavaşlatmaya, ağrıyı azaltmaya veya ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir. Ayrıca tüm tedavi işlemlerinin uygulanmasına rağmen ağrı devam ediyorsa son seçenek olarak ameliyat düşünülebilir. Hasarlı ekleme protez eklem yerleştirmek veya başka cerrahi yöntemleri, tedaviye yanıt vermeyen hastalara yardımcı olabilir.
Hastalığın tedavisinde farmakolojik ve non-farmakolojik (farmakolojik olmayan) yöntemleri de konuşmak mümkündür. Farmakolojik yöntemler arasında; parasetamol, nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar, ilaç takviyeleri (supplementler), hyaluronik enjeksiyon, kortikosteroid enjeksiyonları yer alır. Non-farmakolojik yöntemler arasında ise; konuyla ilgili eğitim almak, kompres uygulaması, ideal vücut ağırlığını korunması, dengeli diyet, yaşam tarzı değişiklikleri ve egzersiz yer almaktadır.
Gelişen teknoloji ile birlikte, artrozun ilerlemesinde Prp, ön kök hücre nakli tedavileri gibi birçok biyolojik iyileşmeye yönelik yöntemlerden de fayda sağlanmaktadır.